• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/nevsehirkent.rehberim.77
  • https://twitter.com/NevehirKentRehb

GÜLFA YUFKA
ONLİNE ALIŞ VERİŞ MAĞZASI
KERVAN HATAY DÖNER
ONLİNE NEVŞEHİRE SİPARİŞ
KAMER ELEKTRONİK
ONLİNE ALIŞ VERİŞ MAĞZASI
MUSTİ MÜZİK MARKET
ONLİNE ALIŞ VERİŞ MAĞZASI
MİMOZA ALIŞ VERİŞ
ONLİNE ALIŞ VERİŞ MAĞZASI
Online Hizmetler





Hastane Online






Nevşehirde Emlakçılar

Nevşehirde Galeri

Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam49
Toplam Ziyaret865297

Nevşehiri Tanıtım Videoları

____

Tarihi

Kent, Orta Çağ ve Yeni Çağ'da, Seandos; Nissa ve Muşkara adıyla anılıyordu. Anadolu, Büyük Selçuklu Devleti'nin elindeyken eski adı Nissa'nın yerinde Muşkara adında bir köy vardı. Muşkara sağlam yapılı anlamındadır. 18 evlik küçük bir köy olan Muşkara olarak anıldı.

Tarihçi Charles Texier'e göre; XII. yüzyıl sonlarına doğru, yani Selçuklular zamanında, Nissa şehri halkı yavaş yavaş şehirden ayrılarak, başka bir yere göç etmişlerdir. Çevre ile ilgili bilgi veren tarihçiler, bu yeni göç yerinin Muşkara olduğunu yazarlar.

Osmanlılar döneminde ise; Muşkara yerine Nevşehir kullanılmaya başlandı. II. Beyazıt'ın oğlu Şehzade III. Ahmet'in sır katibi, Muşkaralı İbrahim, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa olarak sadrazamlığa getirildiğinde, doğduğu kent olan Muşkara'da büyük bayındırlık hareketine girişti. İmaretler, camiler, medreseler, hamam ve çeşmeler yaptırdı. Nevşehir, ilk dönemlerde “Nyssa”, daha sonraki dönemlerde “Soandos Nisa” ve “Muşkara” adları ile anılmıştır. Osmanlı döneminde, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa sadrazam olduğunda “Muşkara” adını değiştirerek kente “Yenişehir” anlamına gelen Nevşehir adını vermiştir.

Nevşehir, tarih ve doğanın iç içe geçerek, bütünsel bir güzellik sergilediği beldeleri ve bölgede yaşamış uygarlıkların zenginleştirdiği kültürel birikimi ile Türkiye’nin eşsiz turizm cennetlerinden biridir.

Bölgede yapılan az sayıdaki prehistorik araştırmalardan Neolitik (M.Ö. 7 bin) dönemine ait yerleşmeler saptanmıştır.

M.Ö.1600’lerde Hitit Krallığı’nın egemenliği altında olan kente, M.Ö. 12 yüzyılda göç kavimlerinin, M.Ö. 7. yüzyılda Kimmer ve İskitlerin saldırıları yaşanmıştır. Nevşehir, M.Ö. 680 - 610 yıllarında Asur ve M.Ö. 610 - 550 yıllarında Med egemenliğinin ardından Perslerin yönetimine girerek Kappadokia Satraplığı içinde yer almıştır. M.Ö. 332 yılında Pers soylularından I. Ariarathes bağımsız Kappadokia Krallığı’nı kurmuştur.

M.S.17 yılında Roma İmparatorluğu’na katılan Nevşehir sonra, Persler, Sasaniler daha sonra da Anadolu Selçuklu Devleti yönetimine girmiştir. Bölge 1097 yılında Haçlıların eline geçmiştir.

Daha sonra İlhanlı ve 1398’de Karamanoğulları yöreye egemen olmuşsa da aynı yıl Sultan I. Bayezit Nevşehir’i Osmanlı topraklarına katmıştır.

1402 yılında Bayezit’in Timur’a yenilmesiyle bölge Karamanoğulları yönetimine geçmiş 1466’da da kesin olarak Osmanlı egemenliğine girmiştir. Nevşehir 1954 yılında da il olmuştur.

Günümüzde bölge, birbirinden güzel kaya kiliseleri, doğal güzellikleri, vadileri ve yeraltı şehirleriyle bir açık hava müzesi durumundadır.

Dünyaca ünlü Türk düşünürü Hacı Bektaş-ı Veli ile Osmanlı döneminin ünlü sadrazamlarından Damat İbrahim Paşa’nın bu bölgede yaşamış olmaları da kültür ve turizm hareketlerinin olumlu yönde gelişmesine büyük katkı sağlamıştır.


Coğrafi Konumu

İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Nevşehir, doğusunda Kayseri, güney ve güneybatısında Niğde, kuzeybatısında Kırşehir, kuzey ve kuzeydoğuda Yozgat ili ile çevrilidir. İl, doğudan batıya doğru çukurluğu artan Kızılırmak Vadisinin ikiye ayırdığı, güney ve kuzey bölgelerine gidildikçe yükselen bir konumdadır. İl topraklarını orta yükseklikte dalgalı düzlüklerden oluşan bir plato kaplamaktadır. Akarsu vadileri ile yarılmış olan bu plato, il sınırları dışındaki Erciyes Dağı ile Melendiz-Hasan Dağlarından çıkan lav ve tüflerin yığılması ile oluşmuştur. Volkanik arazinin çeşitli biçimlerde aşınması ile peribacaları ortaya çıkmıştır. Platonun kuzeyinde Kızıldağ (1.768 m.), güneydoğusunda Hodul Dağı (1.949 m.), güneyinde de Erdaş Dağı (1.982 m.) yer aşır. Oylu Dağı (1.680 m.), Gülşehir Hırka Tepesi (1.684 m.), Avanos’ta İsmail Sivrisi (1.768 m.), ve İdiş Tepesi (1.339 m.) ilin diğer yükseltileridir.

İldeki başlıca düzlükler Kızılırmak boyunda yer alan ovalar ile Derinkuyu Ovasıdır. Nevşehir’in en büyük ovası olan Derinkuyu ovası, güneye doğru eğimli ve çok sayıda küçük akarsuyun taşıdığı alüvyonlarla kaplanmıştır. Nevşehir’de bu ovalar dışında kimi taban topraklarda ve platolar arasında, çok sayıda küçük düzlük vardır. Ova sayılabilecek kadar geniş olmamalarına karşın, son yıllarda tarımda modern araçların kullanımının artmasıyla, bu alanların önemi artmaya başlamıştır.

Nevşehir’de yeryüzü şekilleri açısından vadiler çok önemlidir. Volkanik lav tüflerden oluşan kesimlerde, akarsular dar oluklar açmıştır. Vadiler dar ve dik olduğundan verimli ovalar pek azdır.İlin en önemli vadisi Kızılırmak vadisi olup Göreme vadisi, Karacaören vadisi, Damsa vadileri bu vadiye dikey inen vadilerdir. Türkiye’nin en uzun ve önemli vadilerinden biri olan Kızılırmak vadisinin Nevşehir’deki bölümü geniş değildir. Yalnızca Avanos ve Gülşehir yörelerinde yer yer genişleyen vadide dar ovalar oluşmuştur. Kızılırmak vadisine kuzeyden ve güneyden çok sayıda yan vadi açılır.

İlin başlıca akarsuyu Kızılırmak olup,çok derinden aktığı için de sulama ve diğer şekillerde yararlanılamamaktadır. İlin kuzey kesiminden kaynaklanan küçük akarsular Delice Irmağı’nın başlangıç kollarını oluştururlar. İl toprak ve jeolojik yapısının sonucu olarak akarsu bakımından yoksuldur. İlde Tatlarin ve Damsa barajları ardında suların toplanması ile oluşan yapay göller bulunmaktadır. Doğal göl yoktur. Deniz seviyesinden ortalama 1.150 m. yükseklikteki ilin yüzölçümü 5.467 km2 olup, toplam nüfusu 283.247’dir.

   Jeolojik dönemlerde aktif birer volkan olan Erciyes, Hasan Dağı ve Göllüdağ Nevşehir yöresinde, püskürmeler ile platoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150 m. kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakalarını oluşturmuştur. Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plato, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır. Üst Pliosen’den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü halini almış ve peribacalarının oluşumunu sağlamıştır. Daha çok Ürgüp civarında bulunan peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloğu bulunmaktadır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan; şapka kısmı ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Kapadokya Bölgesi’nde erozyunun oluşturduğu peribacası tipleri; şapkalı, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri kayalardır.

   Peribacaları, Ürgüp-Uçhisar-Avanos üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp-Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir Çat kasabası civarında, Kayseri Soğanlı vadisinde ve Aksaray Selime Köyü civarında bulunmaktadır. Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi, lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır. Bu oluşumlar Uçhisar, Çavuşin-Güllüdere, göreme-Meskendir, Ortahisar Kızılçukur ve Pancarlı vadilerinde bulunmaktadır.

   İlin bitki örtüsü (Bozkır) Step özelliği gösterir. Nevşehir ilinde geniş ve verimli nitelikte ormanlar olmamasına rağmen ilin çeşitli yörelerinde orman olarak kabul edilen bitki toplulukları görülür. Bu bitkilerin başında meşe yanında ardıç türleri, alıçlar, ahlatlar, yabani erikler, cehriler gelmektedir. Hodul Dağı eteklerinde az da olsa çok yaşlı ve soyu tükenmekte olan karaçam ağaçlarına rastlanmaktadır. Ayrıca yol kenarlarında akasya ve akça ağaçlar bulunur. Vadi boylarında görülen söğüt, kavak, ceviz gibi ağaç türleri ile geniş alanlara yayılmış kayısı, badem, elma, armut gibi ağaç türleri de bunları tamamlamaktadır.



   Nevşehir’de karasal iklim hüküm sürmekte olup, yazları sıcak ve kurak, kışlar sert, soğuk ve yağışlı geçer.

  İlin ekonomisi turizm, tarım, hayvancılık, ormancılık ve sanayie dayalıdır. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler, patates, buğday, şeker pancarı, arpa, üzüm, çavdar, soğan, nohut, elma, karpuz, domates, kavundur. Az miktarda fiğ, korunga, mısır ve yonca ve başta kayısı, armut, kiraz olmak üzere çeşitli meyve de üretilmektedir . Mera alanlarının azlığı nedeni ile hayvancılık genelde ahır hayvancılığı şeklinde olup, aile tüketimine yöneliktir. Kızılırmak ve Damsa Baraj Gölünde su ürünleri üretim tesisleri bulunmaktadır. Ayrıca ilin çeşitli köylerinde el tezgahlarında halı ve kilim dokumacılığı yapılmaktadır.

  Yer altı kaynakları bakımından zengin olan ilin Acıgöl ve Derinkuyu yörelerinde perlit; Avanos’ta kaolin, Gülşehir’de barit, tuz ve linyit, Ürgüp’te çimento hammaddesi ve ponza taşı hammaddesi bulunmaktadır. Hacıbektaş ilçesindeki yataklardan çıkarılan ve bir tür albatr türü olan hacıbektaştaşı hediyelik eşya yapımında kullanılmaktadır. İl toprakları yer altı suları bakımından da zengin olup, Kozaklı Kaplıcaları’ndan çıkan sıcak sular, Türkiye’de radyoaktivitesi en yüksek madensuyudur.

İlin doğusunda yer alan Göreme Vadisi ve Ürgüp zengin doğal ve tarihsel yapısı ile ülkenin başlıca turistik yerlerinden olup, son yıllarda ilin ekonomisinde en büyük etken olmaktadır. Göreme Milli Parkı’nın bulunduğu yörede birçok konaklama tesisi bulunmaktadır.

İlin sanayisi tarım ürünlerinin işlenmesiyle sınırlıdır. Ticaret ve ulaştırma ekonomisinde etkilidir. Önemli karayollarının kavşak noktasında yer alan Nevşehir’in kuzeydoğusundan Ankara-Kayseri demiryolu geçer. Sümerbank Nevşehir Pamuklu Sanayii Müessesesi, çeşitli şarap fabrikaları, un, dokuma, meyve suyu, pekmez, tarım araçları, tuğla ve kiremit fabrikaları ilin başlıca sanayi kuruluşlarıdır.


Nevşehir (Muşkara) ilinin en eski yerleşim yeri Gülşehir ilçesi Civelek Mağarası’nda görülür. Avanos’un Sarılar beldesi yakınlarındaki Zank Höyük’te DTCF Öğretim üyelerinden Doç. Dr. Hüseyin Sever’in başkanlığında yapılan kazılar sonucunda Eski Tunç Çağı’na (M.Ö.3000-2000) ve Assur Ticaret Kolonileri Çağı’na (M.Ö.2000-1750) ait eserler ele geçmiştir. Nevşehir civarında bulunan çok sayıdaki höyüklerde özellikle Eski Tunç Çağı’na ait kalıntılar tespit edilmiştir.

Hititler döneminde Kahve Dağı eteklerinde kurulan Nyssa bugünkü Nevşehir’dir. Burada yapılan kazılardan ele geçen kalıntı ve buluntulardan Nyssa’nın MÖ.3000 yıllara kadar uzanan bir tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölge tarih öncesi çağlardan beri yerleşmeye sahne olmuş ve “Kapadokya” olarak tanımlanmaktadır.

Hititlerden sonra Kimmerler’in Frig egemenliğine son vermesi sonucu yörede Medler (M.Ö.585), daha sonra da Persler (M.Ö.547) hakimiyet kurmuşlardır. Persler bölgeyi ‘Satrap’ adını verdikleri valilerce yönetmişlerdir. Persler, Kapadokya’dan geçerek başkentlerini Ege’ye bağlayan, ‘Kral Yolu’nu geliştirmişlerdir. Makedonya Kralı İskender M.Ö.334 ve 332’de Pers ordularını arka arkaya bozguna uğratarak bu büyük İmparatorluğu yıkmıştır.
Büyük İskender, komutanlarından Sabiktas’ı bölgeyi denetim altına almakla görevlendirince, halk buna karşı çıkmış ve eski Pers soylularından Ariarathes’i kral ilan etmişlerdir. I.Ariarathes (M.Ö.332-322) Kapadokya Krallığı’nın sınırlarını oldukça genişletmiştir.

İskender’in ölümüne kadar barış içinde yaşayan Kapadokya Krallığı, Roma’nın bir eyaleti olduğu M.S 17 yılına kadar varlığını korumak için Makedonyalılarla, Pontuslularla, Galatlarla, Romalılarla mücadele etmiştir. M.S.17’de Tiberius Kapadokya’yı Roma’ya bağlayarak bölgedeki kargaşaya son vermiştir. Romalılar bölgeyi ele geçirdikten sonra batıya bir yol yaparak Ege’ye ulaşımı sağlamış, bu yol askeri ve ticari bakımdan çok önem taşımıştır. İmparator Septimus Severius Dönemi’nde ekonomik bakımdan oldukça canlanan Kapadokya’nın merkezi Kayseri daha sonraki yıllarda İran’dan gelen Sasaniler’in saldırılarına uğramış, III. Gordianus bu saldırılara karşı şehrin etrafını surlarla çevirtmiştir.

Bu dönemde Anadolu’da yayılmaya başlayan ilk Hıristiyanların bir kısmı büyük şehirlerden köylere göç etmeğe başlamışlar, Kayseri’nin önemli bir din merkezi haline geldiği IV. yüzyılda, Göreme ve çevresini gelen Hıristiyanlar, Kayseri Piskoposu da olan Aziz Basil’in dünya görüşünü benimseyerek kayalar içinde manastırlar kurmuşlardır.
Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle Kapadokya Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) hakimiyetine geçmiştir. VII.yüzyılın ilk yıllarında Kapadokya’da Sasanilerle Bizanslılar arasında yoğun savaşlar olmuş, Sasaniler bölgeyi 6-7 yıl kadar ellerinde tutmuşlardır. 651’de Halife Osman Sasanileri yıkınca bölge bu kez Arap-Emevi güçlerinin akınlarına uğramıştır. Uzun süredir devam eden mezhep çatışmaları III.Leon’un Müslümanlıktan etkilenerek ikonaları yasaklamasıyla doruk noktasına ulaştı. Bu durum karşısında bazı Hıristiyan ikon yanlısı keşişler Kapadokya’ya sığınmaya başladılar. İkonoklasm hareketi yüz yıldan fazla sürmüştür (726-843).
XIII.yüzyılda Horasan’dan gelen Türk düşünürü Hacı Bektas-i Veli’nin çalışmaları sonucunda Türkler bölgede egemenliklerini kurmuşlardır.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra, 1077’de Anadolu Selçuklu Devleti kurulunca, bu topraklar da Orta Asya’dan gelen Türk egemenliğine girmiştir. Kapadokya yöresi 1071’den önce VII.ve VIII.yüzyıllarda doğudan İran-Sasani, güneyden gelen Arap-İslam akınlarına hedef olmuştur. Hititler döneminden kalma yörede bulunan 200’e yakın yeraltı şehri bu akınlar zamanında geliştirilmiştir. 1308 yılında Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Moğol istilasına uğramıştır.

Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Timur’un daha sonra da Eratna Bey’in hakimiyetine giren Nevşehir, 1381’de Kadı Burhanettin tarafından ele geçirildiyse de 1397’de yöreye Karamanoğulları egemen olmuşlardır. 1397’de Yıldırım Beyazıt Karaman ilini topraklarına katınca Nevşehir (Muşkara) de Osmanlı topraklarına dahil olmuştur. Yıldırım Beyazıt 1402 Ankara Savaşında Timur’a yenilince yeniden Karamanlı Beyliği yörede egemen olmuştur. II. Beyazıt’ın Karaman Beyliği’ne son vermesi ile 1466’da Muşkara (Nevşehir) kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.



Antik dönemde adı ’’Nyssa’’ olan Nevşehir’in Osmanlı İmparatorluğu zamanındaki adı ’’Muşkara’’ idi. Osmanlı Padişahı III.Ahmet’in damadı ve sadrazamı olan İbrahim paşa ( 1660-1730 ) doğup büyüdüğü yer olan Nevşehir’e ilgi göstermiş, Ürgüp’e bağlı 18 haneli küçük bir köy olan Muşkara’da camiler, çeşmeler, okullar, imaretler, hanlar ve hamamlar yaptırmış ve adını, yeni şehir anlamına gelen ’Nevşehir’ olarak değiştirmiştir.

Celali Ayaklanmalarına da sahne olan Nevşehir yöresi XIX.yüzyıl sonlarında Konya Vilayetinin Niğde Sancağına bağlı bir kaza olarak yönetiliyordu. Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan yeni idari yapılanmada Niğde iline bağlı bir ilçe olmuş, 1954’de de il konumuna getirilmiştir.



Nevşehir’de günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Nevşehir Kalesi (XII.yüzyıl), Uçhisar Kalesi, Durmuş Kadir Kilisesi, Yusuf Koç Kilisesi, El Nazar Kilisesi, Saklı Kilise, Meryem Ana Kilisesi, Kılıçlar Kilisesi, Göreme Açık Hava Müzesi, Göreme Kilise Mimarisi, Tokalı Kilise, Rahibeler ve Rahipler Manastırı, Aziz Basil Şapeli, Elmalı Kilise, Azize Barbara Şapeli, Yılanlı (Aziz Onuphrius) Kilise, Karanlık Kilise, Azize Catherine Şapeli, Çarıklı Kilise, Çavuşin Kilisesi, Balıklı ve Üzümlü Kilise, Paşabağları ve Aziz Simeon Hücresi, Aziz Theodore (Tağar) Kilisesi, Pancarlık Kilisesi, Üzümlü Kilise, Aziz Basil Şapeli, Tatlarin Kilisesi, Aziz Jean (Karşı) Kilisesi, Aziz George (Kırkdamaltı) Kilisesi, Ağaçaltı Kilisesi, Kokar Kilise, Yılanlı Kilise, Karabaş Kilisesi, Kubbeli Kilise, Azize Barbara (Tahtalı) Kilisesi, İbrahim Paşa Külliyesi, Kaya Camisi (1715), Avanos Alaaddin camisi (XIII.yüzyıl), Ürgüp Taşkınpaşa Camisi, Hacıbektaş Veli Türbe ve Müzesi, Balım Sultan Türbesi, Beylik Hanı (1726) bulunmaktadır. Göreme Vadisi, Ballıkaya, Kadirah Deresi, Üzengi Deresi, Çakırcan, Gülşehir Karayolları Dinlenme Parkı, Kızılırmak Vadisi, Kozaklı Kaplıcası, Gümüşkent Kaplıcası, Üzengiçay İçmesi, Karakaya İçmesi, Bahçeli İçmesi, Çorak İçmesi, Ürgüp İçme ve Kaplıcası ilin doğal oluşumları olup başlıca mesire yerleridir.

Nevşehir

Türkide İç Anadolu Bölgesinin Orta Kızılırmak bölümünde kalan il. İl toprakları 38° 12' ve 39° 20' kuzey enlemleriyle 34° 11' ve 35° 06' doğu boylamları arasında yer alır. Doğudan Kayseri, kuzey ve kuzeybatıdan Kırşehir, güneyden Niğde, batıdan Aksaray, kuzeydoğudan Yozgat illeriyle çevrilidir.

İklimi
Nevşehir, yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve yağışlı geçen tipik karasal iklim özelliğine sahiptir.

Ulaşım: Kara ve havayolu ile ulaşım mümkündür.

Yüzölçümü: 5.467 km²

İlçe Sayısı : 8 (2009)

Belediye Sayısı : 45 (2009)

Köy Sayısı: 133 (2009)

Nüfusu: 309.914 kişi 

İl Trafik No: 50

İlçeler: Nevşehir (merkez), Acıgöl, Avanos, Derinkuyu, Gülşehir, Hacıbektaş, Kozaklı, Ürgüp.

Nevşehir Resimleri ve Tanıtımı

AVANOS İLÇESİ


 Avanos’un antik dönemdeki adı Venessa’dır. Çok sayıda çanak çömlek atölyesi bulunan ilçede seramik yapım geleneği Hititlerden beri süregelmektedir. Kızılırmak’ın getirdiği kırmızı toprak ve milden elde edilen seramik çamuru, Avanoslu seramik sanatçılarının elinde şekil almaktadır

Ürgüp’e 13 km. Nevşehir’e 20 km. uzaklıkta olan Avanos, tarihte Kapadokya olarak isimlendirilen bölgenin merkezinde yer almaktadır. Tarih boyunca Hititler’in, Frigler’in Asurlar’ın, Persler’in, Selçukluların ve Osmanlının istilasına uğrayan Kapadokya, Türkler Anadolu’ya geldiği zaman Bizans hâkimiyetindeydi.
 
Selçuklu dönemi, Avanos un kuruluşuyla ilgili bilinen en yakın dönemdir. Selçuklular kervan yolları üzerinde emniyeti sağlamak, yolcuların dinlenmesini temin etmek için kervansaraylar yapıyorlardı.Bunlardan bir tanesi de Avanos’un 6 km. doğusunda yer alan 13. yüzyıl Selçuklu dönemine ait Saruhan Kervansarayıdır. Bu dönemden kalma bir diğer önemli eser Alaaddin Camidir. Ayrıca yörede yer altı şehirlerinden örnekler görmek de mümkündür.

16. yüzyılda vasat bir kasaba görünümünde olan Avanos 18. Yüzyıla doğru belli bir gelişme göstermiştir.
Etiler’in Yavenassos, Romalılar’ın Venessa adını verdikleri Avanos 1838’de Nevşehir’e, 1853 yılında Ürgüp’e bağlandı. 1867’de köy durumuna getirilen Avanos 188 yılında yeniden ilçe yapıldı. Cumhuriyet döneminde Kırşehir’e bağlanan yöre 1954 yılında Nevşehir’in il olmasından sonra bu ilin bir ilçesi oldu.

Avanos’un altı aslında in denilen eski yer altı şehirleriyle kaplıdır. Bu yer altı şehirleri birkaç kilometre yeraltında devam ettikten sonra bir dağın yamacında yeniden yeryüzüne açılıyordu. Avanos çömlekçilik açısından da önemli bir yerdir. Toprağın yapısı çömlek yapımına oldukça elverişlidir. En eski yerleşim yerlerinden biri olan Avanos’un 10 km batısında yer alan Çeç höyüğü Anadolu’daki en büyük höyüklerden biridir.

ÜRGÜP İLÇESİ


Nevşehir’e 22 km. uzaklıkta olan Ürgüp adını Ur “kaya” Kup “çok” kelimelerinden almaktadır. Asiana, Başhisar, Osiana gibi isimlerle anılan yörede en eski yerleşimler İngiliz arkeologların yaptığı çalışmalarla gün yüzüne çıkmıştır. Yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinde Ürgüp’ün 8 km. güneydoğusunda Avla Dağı’nın tepesinde neolitik ve paleolitik döneme ait taş aletler bulmuşlardır. Kalkolitik çağda ise şehir beyleri örgütlenerek küçük krallıklar oluşturmuşlardır. Ürgüp’ün Tahar köyünde bulunan kabartmalar ise Asur Ticaret Kolonileri Çağına aittir. Kapadokya’nın önemli merkezlerinden biri olan Osiana Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı zamanlarda dahi önemini korumuştur. Konama ve Soandos’ta bulunan büyük din okullarında misyonerler yetiştirilerek Hıristiyanlık yayılmaya çalışılmıştır.

Bizans devleti döneminde Ürgüp’ün bulunduğu alan volkanik patlamalar ve sonra meydana gelen tabiat olayları, erozyon toprak yapısına karakteristik özellikler vermiştir. Yöre hayvan biçimli peribacalarının açık hava müzesi gibidir. Bu doğal oluşumların üstü bazalt alt tarafı tüftür.

Bizans devleti döneminde Ürgüp’ün yerinde Osiana adlı bir kasaba yer almaktaydı. Yörenin asıl gelişimi ikon yasağının kalkması ile gerçekleşti. IX. yüzyılda pek çok sayıda kilise yapıldı. XI. yüzyıldan itibaren ise Ürgüp’ün güneyi dinsel bir merkez haline geldi. Selçukluların Anadoluya gelişinden sonra yörede Müslümanlar görülmeye başlandı.

Selçuklular’dan sonra Ürgüp’e Danişmentliler, Mengücekoğulları, Eratnaoğulları, Dulkadiroğulları gibi beylikler hakim olduktan sonra 1516 yılında Yavuz Sultan Selim Ürgüp’ü Osmanlı Devleti sınırlarına dahil etmiştir. Lale devrine kadar kadı merkezi olan Ürgüp önce Niğde’ye sonra Konya’ya bağlanmıştı. Damat İbrahim Paşa döneminde kadılık merkezi Nevşehir’e aktarılınca Ürgüp eski önemini kaybetti. Önce Niğde’ye, 1935 yılında da Kayseri’ye bağlandı. Nevşehir’in il olmasından sonra ise bu ilin bir ilçesi durumuna getirildi.

Nevşehir’in 22 km doğusunda olan Ürgüp Kapadokya Bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme’de olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olmuştur. Bizans Döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios; Selçuklular Dönemi’nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır. 

Tarihçe
Volkanik orijinli jeolojik bir yapıya sahip olan Ürgüp, yağmur ve rüzgar erozyonunun meydana getirdiği ve peribacası olarak tanımlanan ilginç doğal oluşumların sıkça ve tipik örneklerinin yoğun olarak yer aldığı bir bölgeye kurulmuştur. Vadi yamaçlarından akan yağmur sularının ve daha sonra rüzgarların aşındırması sonucu oluşan yarıklar arasında yükselen peribacaları bu bölgeye has çok ilginç bir peyzaj görüntüsü oluşturmuştur. Nevşehir’in 20km. doğusunda olan Ürgüp Kapadokya Bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme’de olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olmuştur. Bizans Döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios; Selçuklular Dönemi’nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır.

İklim
Ürgüp’te yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı, ilkbahar ve sonbaharda ise yağmurlu tamamen kırsal bir step iklimi özellikleri görülür. İlkbaharda yeşeren ancak daha sonraları sararıp yok alan step bitki örtüsünün dışında bölgede bir orman örtüsü bulunmamakla beraber, ilçede ve çevresinde çok yoğun olarak görülen bağcılık ve yemyeşil bağ örtüsü yaz aylarında da sıcak bir görüntü vermektedir.

Gezilecek Yerleri


Pembe Vadi : Urgup-Avanos yolunun tam ortasinda yer alan vadide peribacalarinin en tipik örnekleri gorulebilir. Doğal oluşumlarm cok yoğun bir biçimde yer aldığı bu bölgede, doğanın kayaları deve, tavşan gibi birçok şekilde oluşturduğu gözlenir.

Kızılçukur :

Her zaman önemli bir üzüm ve şarap üretim merkezi olan bu bölgede, peribacalari içine yapilmis, üzüm resimleri ile bezenmiş bir kilise bulunmaktadır. Değişik renklerde pek çok peribacasının yer aldığı bu vadi ayni zamanda günbatımında oldukça ilginç seyir noktası durumundadır.

Mustafapaşa : 1924 yilinda yapilan nufus değişimine (Mübadele) kadar Ortodoks Hıristiyanların barındığı Mustafapaşa, tipik bir müze – kent görünümündedir. 19. yüzyil kiliselerinin örneklerinden Aziz George, Aziz Vasilios ve Aziz Stefanos Kiliseleri ziyarete açıktır. Ayrica bu ilginç kasabada Hiristiyan ve Selçuk yapı işçiliğinin özgün örneklerini görmek mümkündür.

Sarıhan :

1217 yilinda Selcuklu Sultani Alaattin Keykubat tarafindan Aksaray-Ürgüp-Kayseri yolu uzerine yaptırılmıştır. Bu kervansaray önemli bir konaklama ve barınma merkezi olarak tarihte yerini almıştır. Selcuklu-Türk mimarisinin en önemli eserlerinden birisidir. Daha sonra asvalt yolu yapilmis ve iyi bir restorasyona tabi tutulmustur. Sarı taşların hakim olduğu yapının adı bu taşların renginden gelmektedir.

Halacdere : Yumucak tufler icine kazilmis ve 10-12. ve bir kismi ise 13. asira tarihlenmektedir. Bir kismi asinmis ve yikilmis bulunan buyuk bazilike tipi kiliseler mevcut olup bir zamanlar hiristiyanlarca hastane olarak kullanildigi sanilmaktadir. Ortahisar’daki baska kiliseler Aziz Peter ve Aziz Paul Kiliseleri ile Meskendir Deresindeki kiliselerdir.

Fıratkan :

Göreme Açıkhava Müzesi yolu üzerindeki Fıratkan, küçük bir kiliseler gurubudur. Bir yatakhanesi, yemekhanesi, muttagi ve depolari mevcut olup iki katli olarak insa edilmisir. Iki kat birbirine tuneller ile baglanmis olup cok ilginc bir yapi tarzi vardir.

Ortahisar :

Kasabanin merkezi Urgup-Nevsehir yoluna 1 Km. mesafededir. Merkezde bulunan 50 m. yuksekligindeki tarihi kaya-kale ana yoldan da gorulebilmektedir. Eski bir barinma mekani olan Ortahisar Kalesi uzerine cikilabilmekte olup, burasi ilginc bir seyir ve resim cekme noktasidir. Ortahisar bolgesi zengin bir manastir yasaminin orneklerini barindirmaktadir. Harim Kilisesi, Sanca Kilise ve Cambazli Kilise bu beldenin baslica gorulmeye deger eserleridir. Ortahisar, cok canli bir kultur ve ticaret merkezidir. Cukurova’nin urunu olan limon, bu bolgedeki volkanik kayalar icine oyularak yapilmig olan tabii soguk hava depolarinda muhafaza edilir ve buradan tum Turkiye’ye dagitilir. Bolgede turizme ilk acilan kasaba olan Ortahisar’m halki konukseverligi ile unludur.

Aziz Theodore (Tağar)Kilisesi: Ürgüp-Kayseri yolundan 8.5 km sonra sağa dönülüp 8 km daha gidildiğinde Ürgüp ilçesinin Yeşilöz köyüne ulaşılır. Buradaki Aziz Theodore adına yapılmış olan Tağar Kilisesi ‘T’ planlı, merkezi kubbelidir. Üst katta bulunan galeriye bir merdiven sayesinde çıkılmaktadır. Bu nedenle Kapadokya kiliseleri içinde tek örnektir. Genelde resimleri iyi korunmuş olan kiliseyi üç sanatçı kendi stillerine göre farklı zamanlarda süslemiştir.

Sahneler : Deesis, müjde, doğum, peygamberlerin görünümü, havarilerin görünümü, İsa çarmıhta, melekler Gabriel ve Michael, madalyonlar içinde aziz tasvirleri.

Pancarlık Kilisesi:Ortahisar kasabasının güneyinde, Ürgüp-Mustafapaşa yolunun sağındaki Pancarlık vadisinde yeralan Kilise XI. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir. Düz tavanlı, tek nefli ve tek apsislidir. Kilisedeki duvar resimleri daha çok yeşil zeminlidir ve oldukça iyi korunmuştur.

Sahneler : Peygamberlerin görünümü, müjde, ziyaret, bakireliğin ispatı, Beytüllahim’e yolculuk, doğum, üç müneccimin tapınması, Joseph’in ikinci rüyası, Mısır’a kaçış, masum çocukların katliamı, İsa’nın mabete takdimi, Elizabeth’in takip edilişi, Vaftizci Yahya’nın görevlendirilmesi, vaftiz, İsa’nın denenmesi, Kana düğünü, şarap mucizesi, balık ve ekmeklerin çoğaltılması, havarilerin tanrı yolunda görevlendirilmesi, şeytan çarpmış adamın iyileştirilmesi, cüzzamlı adamın iyileştirilmesi, sakat kadının iyileştirilmesi, Jairus’un kızının iyileştirilmesi, balıkların çoğaltılması mucizesi, İsa ve Samarralı kadın, başkalaşım, İsa Golgota yolunda, İsa çarmıhta, İsa’nın cehenneme inişi, İsa’nın göğe yükselmesi, melek Gabriel ve Michael ve madalyonlar içinde aziz tasvirleri.

Ala Kilise ve Kepez Kiliseleri : Pancarlik yolu uzerinde minik koloniler seklinde yapilmis, basit kirmizi bezemeler yaninda ilginc yazi ve duvar resimlerini de iceren bolgenin onemli kiliseleridir.

Balkan Kiliseleri : Ortahisar’dan 2 km. mesafede olan kilise kolonileridir. Ikolonazma devrine tarihlenir Daha sonraki devirlere ait olan bir kucuk sapel ise fresklerle suslenmistir.

Taşkınpaşa Cami: Ürgüp’ün 20 km güneyindeki Damsa köyü merkezinde yer alan Taşkınpaşa Camii, Karamanlılar Dönemi’ne aittir. Halen Ankara Etnoğrafya Müzesi’nde sergilenen cevizden kakma tekniğinde yapılmış mihrabı, bugüne kadar kalan tek ahşap örnek olması nedeniyle önemlidir. Taşkınpaşa Camisinin hemen karşısında Hızır Reis’e ait Taşkınpaşa Türbesi yeralır. Aynı döneme tarihlenen türbeye iki taraflı, basamaktan oluşan merdivenle çıkılmaktadır. Taşkınpaşa Camisinin yakınında bir de aynı adla anılan medrese bulunmaktadır.

Kadı Kalesi : Gecmis zamanlarda kadinlar ve çocuklarin tehlike aninda sigindiklari bir kaya kale idi. Gerektiginde kacabilmek icin, tepenin altindaki Damsa Cayi’na acilan bir tuneli vardi. Buyuk bolumu 1954 yilinda erozyona ugrayarak yikildi. Zamanimizda saglam kalan bolumleri gezip gormeye aciktir.

Temenni (Anıt Mezar ) : 1288 yilinda Vecihi Pasa tarafindan Kilicarslan (Nukrettin) icin yaptirilmis olan bir anit mezardir. Kadi Kalesinin tam tepesinde yer alan Temenni Anit Mezari’nin en ilginc ozelligi 700 metre uzunlugundaki tunelidir. Ziyaretciler bu tunelin Seyirlik Noktasi’na cikan uzun bir koridorunu gezebilmektedirler. Temenni Anit Mezari sonralari Anadolu’nun en eski kutuphanelerinden birisi olarak kullanilmistir.

Altıkapı : XII. veya XIII. yuzyil Selcuk doneminin komutanlarindan birinin esi ve cocuklari anisina insa edilmis bir anit mezardir.

Damsa Barajı : Urgup’e 17 km uzaklıkta, Domsa Cayi uzerindeki sulama amaçli, Domsa Baraji gölü kıyısı önemli bir mesire yeri durumundadır. Çam ağaçları ile dolu göl kıyısı sıcak yaz günlerinde ve hafta sonlarında piknik yeri olarak her zaman hizmet vermekte olup piknik masa ve oturaklari ile hazir ocaklari vardir. Ayrica, Mustafapasa, Cemil, Taskinpasa, Sahinefendi, Soganli guzergahindaki gezi ve turlarda aranan bir soluklanma noktasidir.

HACIBEKTAŞ İLÇESİ


Nevşehir-Kırşehir yolu üzerinde Nevşehir’e 45 km uzaklıkta olan Hacı Bektaş, ilçe merkezinde yapılan kazılar sonucunda Eski Tunç Çağı, Hitit, Frig, Hellenistik ve Roma Dönemi’ne ait ele geçen eserler, Hacıbektaş Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Hacı Bektaş yakınlarındaki Karaburna köyü yakınlarında Topada ve Sivasa’da olduğu gibi Geç Hitit Dönemi’ne ait Hitit hiyeroflifi ile yazılmış Karaburna kaya anıtı bulunmaktadır. Hacı Bektaş Veli Dergahı ve Külliyesi, Hacı Bektaş Veli Türbesi (Pir Evi) ve Hacı Bektaş Dergahının üçüncü bahçesindeki 2.Piri Hızır Balım Sultan için, Selçuklu Mimari tarzında yapılmış olan Balım Sultan Türbesi görülmelidir.

Hacı Bektaş-i Veli Ve Bektaşlık:

Asıl adı Muhammed bin Musa olan ve doğum ölüm tarihi kesin belli olmayan Hacı Bektaş-ı Veli’nin 1209 – 1210 tarihlerinde doğup,1270 -1271 tarihlerinde öldüğü sanılmaktadır.Anlatılan menkıbelere göre Nişaburludur.Çocukluk ve gençliği Horasan’da geçmiş,Hoca Ahmet Yesevi Ocağında felsefe,sosyal ve müsbet ilimler öğrenmiştir.
Hacıbektaş, Selçukluların siyasi ve iktisadi düzenlerinin bozulduğu,yönetimde bölünmelerin ortaya çıktığı bir dönemde Horasan’dan Anadolu’ya gelmiş;köy köy,şehir şehir gezerek Türk birliğinin sağlanması,Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması için çaba harcamıştır.Eski adı Sulucakarahöyük bugünkü adıyla Hacıbektaş İlçesinde kurduğu okulda öğrenciler yetiştirmiş;Türk dili ve kültürünün yabancı etki ve yozlaşmalardan korunması için çalışmıştır.Onun hoşgörü ve insan sevgisine dayalı düşünce sistemi kısa sürede geniş halk kitlelerine ulaşarak benimsenmiştir. ‘İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır’, ‘Kadınları okutunuz’, ‘Eline,diline ve beline sahip ol’, ‘Araştırma açık bir sınavdır’, ‘Her ne ararsan kendinde ara’, ‘Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız’.
Yukarıdaki özdeyişler Hacı Bektaş-ı Veli’nin felsefesini en güzel biçimde açıklamaktadır.Onun dünya görüşü 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile aynı anlayışı aksettirmektedir.

Hacı Bektaş Veli Külliyesi;

Nadar Avlusu, Dergâh Avlusu ve Hazret Avlusu çevresindeki yapılardan meydana gelmiştir Külliyede bulunan tüm yapılar, fonksiyonlarına uygun biçimde bu avluların çevresine yerleştirilmiştir.. İlk yapı olan Çile Damı Hacı Bektaş Veli nin sağlığında inşa edilmiş, çeşitli zamanlarda yapılan eklentiler ve yenilemelerle Külliye bugünkü şeklini almıştır.

Bektaşiler tarafına Pirevi olarak adlandırılan dergâhın faaliyetlerine 20 kasım 1925’de tekke ve zaviyelerin kapatılması ile so0n verilmiştir. Dergah içinde bulunan taşınabilir eserler Ankara etnografya Müzesi’ne götürülmüştür.1959 yılında restore edilen dergah 1964 yılında müze olarak açılmıştır.

Hacıbektaş’ta Pınar ağzında biriken renkli taşlar işlenerek çeşitli süs eşyaları üretilmektedir. Nevşehir’de de oniks mermer işlemeciliği el sanatı olarak gelişmiştir.

İklimi: Kapadoya bölgesinde yer alan Hacıbektaş’ta yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır.

GÜLŞEHİR İLÇESİ


Nevşehir’e 20 km. uzakta, Kızılırmak’ın güneyinde yer almaktadır. Antik adı Zoropassos, eski adı Arapsun olan Gülşehir’in 4 km. doğusunda yer alan Civelek Mağarası Nevşehir’in en eski yerleşim yeridir. Yapılan çalışmalar neticesinde mağaranın tarihinin kalkolitik döneme kadar uzandığı tespit edilmiştir. Bu mağarada ele geçirilen vazolar ve küpler ilçenin tarihini MÖ. 7500-8000 yıllarına kadar götürmektedir. İlçe merkezinin kurucuları tam olarak bilinmese de ilk yerleşimcilerin Hititler olduğu kesindir. Ancak kesin tarih belirtmek mümkün değildir. En eski yerleşim yerleri arasında Gökçetoprak ve Sivasa köyleri de yer almaktadır. Bölgede Luwi krallığına ait bir yazılıkaya ve Zeus inancını gösteren bir kaya kabartması vardır.

MÖ. II. Bin yılın başlarında Avrupa’dan hareketle Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya gelen Hititler Kapadokya bölgesine yerleşmişlerdir. Bölgedeki Kepez Tepesi’nde bulunan mağaralar Hititler döneminden kalmadır. Bu mağaralar Hitit halkı tarafından yerleşim merkezi olarak kullanılmıştır. Egeli kavimler göçü sonucunda Hitit Devleti yıkılmış, Güney, Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesinde Geç Hitit Beylikleri adı verilen siyasi oluşumlar gerçekleşmiştir. Kapadokya bölgesinde kurulan Geç Hitit Krallığı olan Tabal Krallığı tüm Kapadokya bölgesine hâkim olmuştur. Geç Hitit Beylikleri, Urartuların ve Asurluların saldırılarına uğramış, son olarak da Asur devleti tarafından ortada kaldırılmıştır.

İlçenin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğuna dair elde kesin belgeler bulunmamaktadır. İlçe merkezinin kuzeyine düşen Civelek Köyü mağarasında bulunan vazolar ve küpler ilçe tarihinin M.Ö.7500-8000 Yıllarına kadar uzandığını gösterir.M.Ö.3000-2000 Yıllarında bu bölgede hüküm süren Hitit uygarlığına ait eserler ilçemizdeki büyük kale ve küçük kale mevkiileri, Ovaören (sivasa beldesi) ve Gökçetoprak köyünde hala gezilebilir durumdadır. Frigyalılar M.Ö.900-800 yıllarında Kapadokya’ ya saldırarak egemenlikleri altına almışlardır. Gülşehir’de bu saldırılardan etkilenmiştir. Frigyalılardan sonra bölgeye Lidyalılar, Medler, Kimmerler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, İranlılar yüzyıllar boyu hüküm sürmüşlerdir. Bizanslılar döneminde ilçenin isminin Zoropassos olduğu tesbit edilmiştir. Gülşehir M.S. 3 ila 8. Yüzyıllar arasında Kapadokya’nın dini başkenti olarak kalmış ancak, Açıksaray rahiplerinin 8. YY. sonunda başlayan kiliselere resim yapma akımını kabul etmemeleri üzerine bu ünvanı kaybetmiştir.

Anadolu’da Hitit egemenliğinin son bulmasından sonra önce Medler, sonra Perslerin hâkimiyeti görülmüştür. Bu durum Makedonyalı büyük İskender’in bölge hâkimiyetini ele geçirmesine kadar devam etti. İskender Sabiktas idaresinde bölgeyi denetim altına almak istese de halk isyan etti. Pers soylularından I. Ariarathes’i kral ilan etti. Sonraki dönemde ise Roma hâkimiyetini kabul etmek mecburiyetinde kaldılar.

Gülşehir’e 3 km. uzaklıkta yer alan Açık Saray Harabeleri, tüf kayalar içindeki mekânlar, Roma dönemine ait kaya mezarlar, IX ve X. Yüzyıla ait kiliseler de önemli tarihi yapılardır. Gülşehir’de önemli olan kiliselerden biri Karşı Kilise bir diğer ismi ise Vaftizci Yahya Kilisesi’dir. Gülşehir’in hemen yakınında yer alan kilise bir kaya oluşumunda yer alır. İki kattan oluşan kilisenin ilk katında sembolik desenler vardır. Her iki kat da beşik tonozlu bir tavana sahiptir.

İlçedeki turistik yerler arasında Açıksaray’ın tarihsel bir değeri vardır. Bölgedeki peri bacalarının içi oyularak kilise yapılmıştır. Açıksaray 10.000 kişiyi barındırabilecek bir alana sahiptir.burada bulunan eserler daha eski döneme ait olduğu için bölgede bulunan diğer Hristiyan eserlerinden farklıdır.v. ve VI. Yüzyılda en büyük Hristiyan merkezi olan Açıksaray, Türklerin Anadolu’ya gelişinden sonra Türklerin himayesine girmiştir.1071 Yılındaki Malazgirt Zaferinden sonra Kapadokya Selçuklu Türklerinin hakimiyeti altına girmiş ve ilçenin Zoropassos olarak anılan ismi de Arapsun olarak değiştirilmiştir.

Osmanlı sadrazamı Karavezir Mehmet Seyit Paşa ilçeye Damat İbrahim Paşanın külliyesine benzer bir külliye yaptırmıştır. Cami, medrese ve çeşmeden oluşan külliye 1779 yılında tamamlanmıştır.İlçedeki Aziz Jean Kilisesi ve Sivasa Gökçetoprak yeraltı şehri görülmeye değer yerlerdendir.

KOZAKLI İLÇESİ

Kozaklı İlçesi, Nevşehir İlinin kuzeyinde yer alır. Kozaklı İlçesinin kuzeyinde ve doğusunda Yozgat İlinin Boğazlıyan İlçesi, batısında Kırşehir İlinin Mucur İlçesi, güneyinde ise Nevşehir İlinin Avanos İlçesi yer alır.
 
Kozaklı toprakları 1954 yılına değin Kırşehir İlinin Avanos İlçesi sınırları içindeydi. 1954 yılında birbirine yakın mesafede bulunan Hamamorta, Buruncuk, Bağlıca ve Kozaklı köyleri birleşti. Aynı yıl Hamamorta köyünde ilçe örgütü kuruldu, Kozaklı adı verildi ve Nevşehir İline bağlandı.
 
Nevşehir’e 100 km uzaklıktadır. Eski Hamamorta olan Kozaklı çevresindeki Roma dönemine ait olan Tümülüsler yörenin tarihi açısından büyük önem taşır. Bu ilçenin en önemli özelliği kaplıcalara sahip olmasıdır, Nevşehir’in kaplıcalarıyla ünlü ilçesi Kozaklı’dır.Kozaklı sağlık turizmi açısından önemli bir yere sahiptir. Kozaklı kaplıcaları, Batı Alman kaplıcaları Birliği sınıflamasına göre sodyumlu, kalsiyumlu, klorlü olup A ve C grubu şifalı sular grubuna girmektadir. Kozaklı kaplıcalarından, kireçlenmelerin, cilt hastalıkları, kemik, eklem, kas hastalıkları, damar sertliği, mantar hastalıklarının tedavilerinde olumlu sonuçlar alındığı tespit edilmiştir.
 
Kozaklı İlçesinde yüksek dağlar yoktur, geniş düzlükler göz alabildiğine uzanır. Bu düzlüklerin sel sularıyla aşınan yerlerinde fazla derin olmayan vadiler oluşmuştur. Bu vadiler, Boğazlıyan Çayı’na açılır. Kozaklı yöresinin sularını toplayan Kalaycık Deresi de Boğazlıyan Çayı’na akar. Sarıkant, Şefaatli ve Yerköy’den geçen bu su, Delice Çayı adını alarak ilçe sınırlarının uzağında Kızılırmak ile birleşir.
 
Kozaklı İlçesinin denizden yüksekliği ortalama 110 metredir. Kozaklı kasabasının kuzeybatısında bazı tepelerin yüksekliği 1146 metreyi bulur.
 
İlçede tarihi eser olarak sayılabilecek Kozoğlu Türbesi ve Hamamı bulunmaktadır.

ACIGÖL İLÇESİ

Nevşehir’e yaklaşık 20km. olan Acıgöl’ün yerleşim tarihi MÖ. VIII. Yüzyıla kadar uzanmaktadır.Ağıllı köyü yakınlarındaki Topada Geç Hitit Dönemi’ne ait Hitit hiyeroglifi ile yazılmış kaya anıtında bölgenin siyasi durumu ve liderinin icraatları ile ilgili bilgiler yer almaktadır.

Nevşehir’in batısında yer alan Acıgöl Oğuzların Kaçar boyundan olan Karamanlar tarafından 1525 yılında kurulmuştur. Konya ilimiz sınırları içinde olan Işıklar Yaylası’nda dergah açan Horasan erenlerinden Hıdır Işık isimli Türkmen dervişinin soyundan gelen Piri Bey ve obası Acıgöl’ün ilk mukimleridir. Günümüzde Hıdırlılar (Hındır Uşağı) diye bilinen sülale Piri Bey’in torunlarıdır.

Roma ve Bizans döneminde bugünkü Acıgöl’ün yerinde ticari ve askeri sefer yollarının geçtiği önemli bir konaklama merkezi olan Dadata yer alıyordu. Türklerin 1071 yılından sonra Anadolu’ya gelişi ile yöre giderek Türkleşmiştir. Cumhuriyet döneminde yörenin ismi değiştirilmiştir. Yakınında yer alan Acıgöl’den dolayı bölgeye Acıgöl ismi verilmiştir.1987 yılında da Nevşehir’in bir ilçesi olmuştur.

Acıgöl’ün doğusunda Nevşehir, batısında Aksaray, güneyinde Derinkuyu İlçesi ve kuzeyinde Gülşehir ilçesi ile çevrilidir. Deniz seviyesinden yüksekliği 1235’dir. İlçenin çevresinde volkanik olaylar sonucu sönmüş yanardağlar mevcuttur. Bu dağlar lav ve tüf püskürmüş, bu püskürük maddeler çevrede kalın tabakalar halinde tortulaşmıştır. Şu anda içinde su bulunmayan ve ilçeye adını veren Acıgöl çukurluğu da aslında yanardağ ağzıdır. (Volkanik Göldür) İlçenin tek akarsuyu ACIÖZ çayıdır. Bu çay Karapınar Kasabası yakınlarından çıkar. Tatlarin sulama barajından Kızılırmağa dökülür.

Yörede iki tanesi orijinal, bir tanesi de sonradan yapılan üç girişi bulunan bir yeraltı şehri bulunmaktadır. Acıgöl’ün 10 km. kuzeyinde Tatlarin kasabasının kale isimli tepesinde 1975 yılında tespit edilmiş olan bir başka bir başka yer altı şehri bulunmaktadır. Bölge de bir de Hıristiyanlardan kalma kilise bulunmaktadır. Ancak bölgedeki Hıristiyanlar nüfus mübadelesi ile bölgeden ayrılmışlardır.

Acıgöl ilçesine bağlı Karapınar kasabasında yer alan ve tarihi değeri bulunan bir diğer eser olan Yazılıkaya, Geç Hitit dönemine ait olup üzerinde Hitit kralının yaptığı anlaşmaları içeren çeşitli yazılar bulunmaktadır.

Acıgöl’de turizmin alt yapısı hemen hemen hiç yoktur. Herhangi bir turistik tesisin bulunmadığı Acıgöl ün güneyinde Hititlerden kalma “Yazılı Kaya, Krater Gölü, Sünnetli Han dışında turizm değeri taşıyan yapılar bulunmamaktadır.

AĞILLI TOPADA YAZILI KAYASI

     Nevşehirin Acıgöl İlçesine bağlı Ağıllı Köyü sınırları içinde yer alır. Topada Yazılı Kaya Anıtı olarak adlandırılan Yazılı Kaya Ağıllı Köyünün yaklaşık 3 km kuzey doğusunda bulunur. Ana kayanın yüzü düzeltilerek, Hitit Hiyeroglif yazısı ile 8 satırlık bir kitabe yazılmıştır. Yazıt İstanbulda yaşayan Alman öğretmen Rudalf  FRAZ tarafından 1908 yılında bulunmuştur.

     Hitit Hiyeroglifi işaretlerinden oluşur. Bunlar; el, ayak, baş, kol, bacak gibi insan organları, kuş, hayvan başları ve bir çok şekilleridir. Hititler Hiyeroglif yazıyı genellikle kaya anıtlarda kullanmışlardır.

     Topada yazılı kayası Geç Hitit döneminde (MÖ.738-730) Yazıldığı tahmin edilmektedir. Bu dönem Nevşehir-Niğde-Kayseri illerini içine alan bölgenin adına Tabal Ülkesi deniliyordu. Topada Yazılı Kaya Anıtında Tabal kralı Wasusarmasın kendisine düşmanca davranan sekiz krala karşı yaptığı mücadele anlatılır. Yazıttı tek bir kahramanın yaptığı mücadele ile birlikte, değişik yörelerde pek çok kişinin yer aldığı ve üç yıl süren bir savaş  konu edildiğinden metin oldukça uzundur. Metin 400 kelimeden oluşur. Bu kelimelerin bir çoğu erozyon ve insanların yaptığı tahribattan dolayı yok olmuştur. Yazıtın bazı yerleri bu nedenle tam olarak anlamlı bir cümle oluşturmaz. Yazıtın son bölümünde nasihat, beddua ve yazıtı kayaya kazıyan adı kişinin yer almaktadır.

METNİN TÜRKÇESİ

     Büyük Kral Wasusarmas, yüce kral, kahraman Tuwatişin oğlu. Yüce kral kahraman. Wasusarmasın varlığında Muwaziti ……… idi. Parzuta şehrinde sekiz kral bana karşı düşmandı. Ve üç kral da bana dost idi: Warpalawas, Kiyakiyas ve Ruwatas. Ben Asil Atlı birliklerimle getirdim cephe olarak surlar kurdum. Parzutalı, ben cephede ……-dım ve o gitti(ve) tüm atları ve orduları ile kendi cephesini orada (?) oluşturdu ve onu dağlara yerleştirdi. Ben kendi asil atlı birliklerimle …..dim. Ve o/onlar iki kez (?) ……(yıktı)lar. …..ben …….(yık)tım. O, atlı birliklerim kudretle Parzutean topraklarına ilerledi. Ve binaları yaktı. Ve UPATIT kadınlarını ve çocuklarını köleleştirdi. Ama Asil Atlı birlikler benim için (sonuna dek) şehir urlarını savundu. Efendim Tarhunzas, Sarrumas tanrı X ve tanrı Y bana önderlik ettiler (benim önümde gittiler). Ve ben savaşarak kazandım. Ona karşı Asil Atlı birliklerinin başı,…..nın ülkesinde şehri iki yıl boyunca savundu. Ve ona karşı olanlar, şehri üç yıl boyunca işgal ettiler. Ve üçüncü yılda Asil Atlı birlikler ile …….dılar. Ve orada/ondan sonra Parzutean topraklarına atlı birliklerin peşinden gittiler. Ve …….şehrini yaktılar. Ama ne zaman o/onlar UPATIT kadınları ve çocuklarını köleleştirip getirdiler. Parzutean  gücü ve tüm isyancılar şehir surlarına saldırdılar. Ama onu fethedemedi. Tarhunzaş ondan zaferi geri aldı. Ve hiçbir fetih yapamadı. Ama Tarhunzaş, Sarrumas, tanrıX ve tanrıY bana zafer verdi. Gelecekte ben kendim………ATA  Tarhunzaş, Sarrumas, tanrıX ve tanrı Y ……cağım. Ve ATA bana muhteşem bir zafer kazandıracak. Ve ben kendim için ATA, Tarhunzaş, Sarrumas, tanrı X ve tanrı Y ………..cağım. (O) Kim tahrip ederse …Eğer o bir kralsa …Tarhunzaş, Sarrumas, tanrı X ve tanrı Y insanlarını ve topralarını yok etsin. Ama o eğer sıradan bir (adam)sa Tarhunzaş, Sarrumas, tanrı X ve tanrı Y insanlarını ve evlerini yok etsin.

     Las yazdı, yüce kral Wasusarmasın ……..yazdırdı………

KAYNAKÇA:HOWKINS J. David Corpus of Hieroglophic Luwien Inscriptions Vol/1 Part2,3 Berlin-Newyork 2000

İlgi Çekici Yerler:

Göreme Tarihi Milli Parkı, Uçhisar, Zelve, Ortahisar, Çavuşin ve Ürgüp Tarihsel Yerleşmeleri, Kaymaklı ve Derinkuyu Yeraltı Kentleri, Peribacaları, Ürgüp’teki St. Basil, Tavşanlı, Karaçalı, Elmalı Kiliseleri, Başmelek Manastırı, Nevşehir ve Ürgüp Kaleleri, Hacı Bektaş Veli Dergahı, Avanos Ulucamisi, Damat İbrahim Paşa, Taşkın Paşa ve Karavezir Külliyeleri, Kaya, Alaeddin, Kızılkaya Köyü, Aşçıbaşı Camileri ve Taş Cami, Beylik Hanı, Sarıhan, Kozaklı Kaplıcaları, Nevşehir, Hacıbektaş ve Ürgüp Müzeleri, Göreme ve Zelve Açık Hava Müzeleri.

Yeraltı Şehirleri


Özkonak Yeraltı Şehri


Avanos’a 14 km. uzaklıktaki Özkonak kasabasında bulunan yeraltı şehri, İdiş Dağı’nın kuzey yamaçlarında volkanik, granit bünyeli tüf tabakalarının oldukça kalın olduğu bir yerde yapılmıştır. Yeraltı şehri henüz tam olarak temizlenmemiş olup temizlendiği kadarıyla ziyarete açılmıştır.

Kaymaklı Yeraltı Şehri

Nevşehir’e 20 km. mesafede bulunan Kaymaklı kasabasındadır. 8 katlı olup ilk katı erken dönem tarihlenmektedir. Roma ve Bizans dönemlerinde de diğer alanların oyularak genişletilmesi suretiyle yeraltı şehri haline dönüştürülmüştür. Bugün 4 katı ziyarete açıktır.
Tüf kayalara oyulmuş bu yeraltı şehri, bir kitlenin geçici olarak yaşayabilmesi için gerekli barınma şartlarına haizdir. Dar koridorlarla birbirlerine bağlanan oda ve salonlar, şarap depoları, su mahzenleri, mutfak ve erzak depoları, havalandırma bacaları, su kuyuları, kilise ve dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehlikeyi önlemek için kapıyı içten kapatan büyük sürgü taşları vardır.

Derinkuyu Yeraltı Şehri

Nevşehir- Niğde karayolu üzerinde ve Nevşehir’e 30 km. uzaklıkta bulunan Derinkuyu ilçesindedir. Kaymaklı yeraltı şehrinde olduğu gibi burada da büyük bir topluluğu içinde barındıracak ve ihtiyaçlarını karşılayacak mekânlar vardır. Bu yeraltı şehri 8 katlıdır. Kaymaklı yeraltı şehrinden farklı olarak burada misyonerler okulu, günah çıkartma yeri, vaftiz havuzu ve ziyaretçilerin ilgisini çeken kuyu mevcuttur. Yeraltı şehirleri sadece Kappadokia bölgesinin jeolojik oluşumlarına özgü yapılar olup diğer bölgelerde bu tür örneklere rastlanmamaktadır.

Mazı Yeraltı Şehri
Antik adı “Mataza” olan Mazı köyü, Ürgüp’ün 18 km. güneyinde, Kaymaklı yeraltı şehrinin ise 10 km. doğusundadır. Değişik yerlerde 4 girişi tespit edilebilmiştir; asıl girişi düzensiz taşlarla örülmüş koridor sağlamaktadır. Kısa koridordaki iri sürgü taşı, yeraltı şehrinin giriş çıkışını kontrol altına almaktadır. İç kısımdaki küçük oda, sürgü taşının rahat bir şekilde hareket etmesi için yapılmıştır. Yeraltı yerleşiminin geniş alanlarına yayılan ahırlar, diğerlerinden farksızdır. Ahırlardan kısa bir koridor vasıtasıyla yeraltı şehrinin kilisesine ulaşılmaktadır. Bu mekânın girişi sürgü taşı ile kapatılabilmektedir. Kilise apsisi, köşeye oyulmuştur ve cephesi kabartmalarla süslüdür.

Özlüce Yeraltı Şehri
Eski adı “Zile” olan Özlüce köyü merkezindeki yeraltı şehri, Nevşehir- Derinkuyu karayolu üzerindeki Kaymaklı kasabasının 6 km. batısındadır.
Girişte bazalttan yapılmış, birbirine geçmeli iki kemerli mekân bulunmaktadır. Daha sonra yine moloz taşlarla örülü 15 m. uzunluğunda bir geçit vasıtasıyla asıl tüf kayaya ulaşılmaktadır. Yeraltı şehrine girişi sağlayan taştan yapılmış mekânlar, asıl yeraltı şehrini oluşturan kaya oyma mekânlara nazaran daha yenidir. Bu koridorun bitiminde 1.75 m. çapında sert granit taştan yapılmış sürgü taşı bulunmaktadır. Girişteki ana mekân, yeraltı yerleşiminin en geniş alanı olup iki bölümden ibarettir. Büyük mekânın sağında erzak depoları, solunda ise oturma odaları bulunmaktadır. Oldukça uzun olan galerilerin kenarlarında hücre tipi odalar, tabanlarda ise tuzaklar yer alır. Henüz ziyarete açılmamıştır.

Tatların Yeraltı Şehri


1991 yılında ziyarete açılan yeraltı şehri ise, mekânlarının büyüklüğü, erzak depolarının sayısının ve kiliselerin çokluğu nedeniyle askeri garnizon ya da manastır kompleksini akla getirir. Yeraltı şehri oldukça geniş alanlara yayılmış, ancak küçük bir kısmı temizlenebilmiştir. Halen iki katı gezilebilen yeraltı şehrinin en önemli özelliği diğer yeraltı şehirlerinde pek bulunamayan tuvalete sahip olmasıdır.

Kaleler

Nevşehir Kalesi
Selçuklular döneminde, Bağdat’a giden kervan yolunun korunması amacıyla inşa edilmiştir. Nevşehir’in eski yerleşim yerinde, sağlam bazalt kütleli bir tepenin üzerinde bulunan kale, Osmanlı döneminde Damat İbrahim Paşa tarafından onarılmış ve cumhuriyet döneminde de yeniden restore edilerek tahrip olmaktan korunmuştur. Sur duvarları genelde sağlam olup, kale girişi güneybatı yönündedir.

Uçhisar Kalesi :

Nevşehir merkezine 10 km. uzaklıkta bulunan Uçhisar, doğal konumu nedeniyle bir hisar görünümündedir. Kapadokya manzarasına hâkimdir. Doğu Roma döneminde, korunaklı yapısı ile Arap akınlarına karşı kolayca savunma sağlamıştır. Kalenin içerisine oyulmuş eski bir mağara bulunmaktadır. Mağaraya üç yol ile girilir ve bu yollar geniş bir salonda birleşir. Yolların birinde taş kapı, ardında da nöbetçi odası mevcuttur. Kalenin içerisinde başka dehlizler de bulunmakla birlikte, bunların bazıları çökmüş bazıları ise molozla dolmuştur.

Ortahisar Kalesi:

Ürgüp-Nevşehir yolunun güneyinde bulunmaktadır. Yerleşimin ortasında kayalardan oyma evlerle çevrelenen doğal bir kale bulunmaktadır. Ortahisar’ın en önemli özelliği, bünyesindeki yeraltı kentleridir. Kolayca şekillendirilebilen bir kaya yapısına sahip olan kalede yerin altına oyulmuş doğal soğuk hava depoları da bulunmakta olup, bu depolarda günümüzde narenciye saklanmaktadır.

Kaplıca ve İçmeceler

Ürgüp İçmece ve Kaplıcası
Su kaynağı, ilçe merkezinin 5 km. doğusunda bulunmaktadır. Kaplıca suyunun ısı derecesi 14 °C olup, tuzlu, kokusuz, gazsız sular gurubundan sayılmaktadır. Deri hastalıklarının tedavisinde su banyosundan ve kaynağın az ilerisindeki kükürtlü çamurdan yararlanılır.

Bahçeli İçmecesi
Kaynak, Bahçeli köyünün kuzeybatısındadır. Suyu 18 °C olan bu içmece fazla gazlı, kokusuz, bikarbonatlı sofra sularını ihtiva eder. Hazmı kolaylaştıran ve böbrekleri temizleyen bu su aynı zamanda sofra suyu olarak da kullanılır.

Çorak ve Karakaya İçmeceleri
Nevşehir-Avanos karayolu üzerindeki bu içmecelerden; Çorak İçmecesi il merkezine 5 km., Karakaya İçmecesi de 13 km. uzaklıktadır. Alkali düzeyi yüksek, tuzlu ve bikarbonatlı olan Çorak suyu, içme olarak değerlendirildiğinde sindirimi kolaylaştırıcı etki yapmaktadır. Sodyum bikarbonatlı ve alkalik sulardan olan Karakaya İçmecesi de mide ve bağırsak rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.

Gümüşkent İçmecesi
Gümüşkent kasabasının hemen yakınında bulunan bu içmece, kısmen doğal, betonlaşmış bir havuzun içinde kaynamaktadır. İkinci bir havuzda toplanan su, bahçe sulamasında kullanılmaktadır. Gümüşkent İçmecesi, toprak alkali, bikarbonatlı ve bol karbondioksitli bir maden suyudur. İçme olarak değerlendirildiğinde metabolizma hastalıklarında karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında yararlı olmaktadır.

Ihlara Vadisi

Aksaray’a 40 km. uzaklıktadır. Vadiye, Aksaray-Nevşehir karayolunun 11. km.sinden sapılarak gidilir. Hasandağı’ndan çıkan bazalt ve andezit yoğunluklu lavların soğumasıyla ortaya çıkan çatlaklar ve çökmeler kanyonu oluşturmuştur. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz Çayına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen ‘Potamus Kapadukus” denilmekteydi. 14 km. uzunluğundaki vadi Ihlara’dan başlar, Selime’de son bulur. Vadinin yüksekliği yer yer 100-150 m.dir. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler bulunmaktadır.Bazı barınaklar ve kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirlerine tünellerle bağlantılıdır.

DERİNKUYU İLÇESİ

Derinkuyu İlçesi, Nevşehir İlinin güneyinde yer alır. Nevşehir-Niğde karayolu üzerindedir. İlçenin güneyinde Niğde, batısında Acıgöl İlçesi ve Niğde, doğusunda Ürgüp İlçesi, kuzeyinde Nevşehir bulunur.

Dernkuyu’nun ilk adı Melegebü’dür. Bu ad, Eti Dilinde zor geçim anlamına geliyordu. 1927 yılında bucak merkezi olunca Melegebü’ye Derinkuyu adı verilmiştir. 1927 yılında bucak olan Derinkuyu, 1930 yılında kasaba, 1960 yılında ise ilçe olmuştur.

Derinkuyu’nun tarihi oldukça eskilere uzanır. Çeşitli uygarlıkların kalıntıları vardır. Etilerden bu yana Hristiyanlığın ilk çağları, Bizans, Selçuklu, Osmanlı çağlarını belirleyen eserler bulunmaktadır.

Nevşehir’deki önemli yer altı şehirlerinden biri Derinkuyu Yer Altı Şehri’dir. Rivayete göre; VII. Yüzyılda Arap akınlarından ve onların baskısından uzak yaşamak amacıyla hristiyanlar tarafından imar edilmiştir.Nevşehir’ in 29 km güneyinde bulunan yeraltı şehridir. 1966 yılında turizme açılmıştır. 4 km’ lik bir alanda ve 8 katta 20 bin kişiyi barındırabilecek olan bu yer altı şehri düşman işgali sırasında ve gece hayatında kullanılmıştır. Çok derin olup kilometrelerce uzanan tüneller halindedir. Girişte toprak üstünde bulunan iki kilise ile kentin havalandırma yöntemi dikkate değer yerlerdendir. Kolayca kazılabilen yumuşak taşlı bu yerde taş kapılar, hava bacası, su kuyuları, günah çıkarma yerleri, kiliseler, mezar, kaçma bacası, konuşma salonu, ve tünel gezilip görülebilmektedir.Derinliği yaklaşık 85 metre olan yer altı şehri, 55 metre derinliğindeki havalandırma bacası ile yeryüzüne bağlanmaktadır. Toplam on iki kattan oluşan yer altı şehrinin 2008 yılı itibariyle dokuz katı hizmete açık durumdadır.


Küçük akarsuların taşıdığı alüvyonlarla kaplanan Derinkuyu Ovası, Nevşehir’in en büyük ovasıdır. Ancak yazın sular tamamiyle kuruduğu için yüzey sularından faydalanılamamaktadır. Derinkuyu’nun doğu bölümü engebelidir. Bu engebeyi oluşturan başlıca dağlar şunlardır: Sönmüş bir yanardağ olan Ertaş Dağı (1968 m), Yassıtumba Tepesi (1768 m), Sivritumba Tepesi (1731 m), Süğdeli Tepesi (1731 m). İlçenin denizden yüksekliği 1300 metredir.

Kaymaklı

Nevşehir’ in 20 km güneyinde bulunan yeraltı şehridir. VII. – IX. yüzyıllar arasında arap saldırılarına karşı korunmak ve Hıristiyanlığın yayılmasına karşı engelleri önlemek için sığınak olarak yapılmıştır. Karışık tünellerle 4 kat aşağısına kadar inilebilmektedir. 5.- 8. katlar açık değildir. Tünellerle yatak odalarına, mutfaklara, şarap depolarına, dolaplara ve tapınaklara gidilebilmektedir. Tüneller ve katlar arası değirmen taşları ile kapatılarak şehrin dış dünya ile ilgisi kesilebilmektedir. Bütün şehrin havalandırılması büyük bir baca ile yapılmaktadır.

Balonla Seyahat

Kapadokya’nın simgelerinden biri olmaya başlayan balonlarla yapılan turlar, bölgenin eşsiz güzelliğini görmenin en etkili yoludur. Gökte ağır ağır süzülerek yaklaşık 15 dakika süren balon tur, Kapadokya uygarlığının ve doğal güzelliğinin yürüyerek ulaşılamayan en uzak noktalarına kadar götürür

Ne Yenir?
Yöre üzümünden yapılan şaraplar, pekmez, Avanos’un çömlek kebabı, Acıgöl’ün kabak tatlısı, Ortahisar’ın mağaralarında depolanan limon ve greyfurtlar, Ortahisar nefis kayısıları mutlaka tadılmalıdır.

Ne Alınır?
Yöreden alınabilecek hediyelik eşyalar çömlek işi kapkacaklar, deri işleri, halıcılık, onyx taşından yapılmış süs eşyaları yöreden alınabilecek hediyelik eşyalardır.

Yapmadan Dönme

Nevşehir merkezindeki Damat İbrahim Paşa Cami ve Külliyesini görmeden,

Nevşehir Kalesinden Nevşehir manzarasını görmeden.

Ürgüp İlçesinde Peribacalarını ve Tarihi Ev ve konakları görmeden

Göremeyi Panoromik İzlemeden

Göreme Açık Hava Müzelerini kaya kiliselerini, Bizans duvar fresk sanatlarını görmeden

Zelve , Çavuşin, Kızılçukur, Devrent, Bağlı Dere yi görmeden

Uçhisar Kalesinden Uçhisar Manzarasını ve Ortahisar Kalesini görmeden

Avanos ilçesinde Çanak-çömlek, bakır ve oniks taşından yapılmış süslemeler, deri işleri hediyelik eşya almadan,

Avanos’ta çanak-çömlek atölyelerinde ayakla çevrilen tezgahların başına geçerek, seramik kap yapmadan,

Kavak Kasabası ve Ortahisar Kasabasındaki Türkiyenin İlk ve Tek Doğal 8 tane Tırın girebileceği ve Akdeniz bölgesindeki Tüm narenciye ürünlerin bozulmadan Doğal Soğuk Hava Depolarında Nasıl depolandığını  görmeden

Derinkuyu ve Kaymaklıdaki 7 katlı yerin altında doğal açılan yeraltı şehrini görmeden

Acıgöl İlçesindeki Hitit kaya kitabesini ziyaret etmeden,

Gülşehir İlçesi Mantar Kaya Peribacasını ve Karavezir Mehmet Seyyid Paşa Külliyesini görmeden

Hacıbektaşda Türk-İslam sanatı örneklerinin sergilendiği Hacıbektaş Müzesini gezmeden,

Kozaklı ilçesi Doğal Kaplıçaların da Bir çok romatizmal hastalıklara iyi gelen ve rahatlayıp masaj yaptırmadan

Ihlara Vadisini görmeden

Yöreye özgü yemekleri tatmadan, dönmeyin.

İl Kültür Müdürlüğü
Tel: (384) 213 42 60
Faks: (384) 213 70 45

Kültür Merkezleri
Tiyatro, konferans gibi etkinliklere yönelik 184 kişilik Salon
480 m²’lik Sergi Salonu
480 m²’lik Kütüphane
690 m²’lik Müze
Yazışma Adresi: Hasan Emmi Türbesi Yanı
350 Evler Mah. No: 5 – Nevşehir
Tel: (384) 213 54 50
Faks: (384) 212 43 38

Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Müdürlüğü
Kültür Merkezi
Nevşehir
Tel: (0 384) 213 17 26
Faks: (0 384) 213 42 60

Nevşehir Müzesi

Adres: (384) 213 14 47
Faks: (384) 212 43 38

Hacıbektaş Müzesi
Adres: Nevşehir Cad. Hacıbektaş – Nevşehir
Tel: (384) 441 30 22

Ürgüp Müzesi
1971 yılında açılan müze, Ürgüp ve civarından ele geçen fosil örneklerinin dışında Prehistorik, Eski Tunç Çağı, Hitit, Frig, Pers, Hellenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi eseri mevcuttur. Müze de ayrıca yörenin mahalli kıyafetlerinin, eşyalarının ve silahların bulunduğu etnoğrafik seksiyon da bulunmaktadır.
Adres: Kayseri Cad. No: 39 Ürgüp – Nevşehir
Tel: (384) 341 40 82

Örenyerleri

Karanlık Kilise

Nevşehir Müzesi
Zelve – Avanos – Aktepe
Çavuşin Kilisesi – Avanos – Çavuşin
Kaymaklı Yeraltı Şehri – Kaymaklı Kasabası
Derinkuyu Yeraltı Şehri – Derinkuyu
Açıksaray – Gülşehir
St. Jean Kilisesi – Gülşehir
Özkonak Yeraltı Şehri – Avanos – Özkonak Kasabası
Mazi Yeraltı Şehri – Ürgüp
Tatlaring Kilisesi – Acıgöl
Paşabağları – Avanos – Çavuşin

Ürgüp Müzesi
M. Paşa Kiliseleri – Ürgüp – Mustafapaşa
Pancarlı Kilisesi – Ürgüp – Mustafapaşa
Üzümlü Kilise ve Çev. – Ürgüp – Ortahisar
Hallaç Manastırı – Ürgüp – Ortahisar
Sete. Teodore Kilis. – Ürgüp – Yeşilöz

Hacı Bektaşi Veli Kültür Müzesi
Suluca Karahöyük – Hacıbektaş
İlicek Höyük – İlicek Köyü
Kayaaltı Höyük – Kayaaltı Köyü
Abdal Kalesi – Kızılöz Çiftliği
Kalehöyük – Karaburma

Mahalli Kutlama Günleri

Hacı Bektaş-ı Veli Anma Töreni
Hacıbektaş
16-18 Ağustos

Atatürk’ün Hacıbektaş’a Gelişi
Hacıbektaş
22-23 Aralık

Nevşehir’in İl Oluşunun Kutlanması
Nevşehir
20 Temmuz

Festivaller

El Sanatları Uluslararası Avanos Turizm Festivali
Avanos
18-20
Ağustos

Ürgüp Bağbozumu Festivali
Ürgüp
3-5 veya 4-6 Ekim

 

Youtube Abone Ol
Tanıtım Videoları
ESKİ ZAMANDA YAŞAM

PERİBACASI OLUŞUMU

NEVŞEHİR ÜNİVERSİTE TANITIM

DERİNKUYU YERALTI ŞEHRİ
Nevşehirde Vefat Haberi

Nevşehir de Namaz Vakti
Nevşehirde Ara